Eski Türkler'de kurban




Eski Türkler'de kurban

Eski Türklerdeki kurban ibadetine geçmeden önce Eski Tünk dini ile ilgili olarak Orhan
Türkdoğan'ın dikkatlerini aktarmanın faydalı olacağı kanaatindeyiz
* . Türkdoğan, Orhun
Abideleri'ndeki bazı ifadelerden hareketle Eski Türk dini ile ilgili olarak şu çıkarımlarda
bulunur."Öd tengri yaşar, kişi oğlı kop ölgeli törümiş"(Ergin, 1980/75) Zamanı Tanrı yaşar,
insanoğlu hep ölmek için yaratılmış. Bu özlü ve anlamlı söz, bize "Tanrı"nın ölümsüz, insanın
ise ölümlü olduğunu göstermektedir. O halde Göktürkler'de bilebildiğimiz kadarıyla evrensel
dinlere yaklaşan bir "Tanrı" anlayışı hâkimdir. Ancak bu Tanrı, Türk Tanrısıdır, başka milletin
Tanrısı değildir.
"Üze Türk tengrisi ıduk yiri subı ança etmiş erinç" (Ergin,1980/79) Yukarıda Türk
Tanrısı, mukaddes yeri, suyu öyle tanzim etmiştir".Görülüyor ki, burada evrenin yaratılışı



(kozmogoni) geliştirilmektedir. Şöyle ki, "Üze kök tengri asra yagız yir kılundıkta ikin ara kişi
oğlu kılınmış. Kişi oğlında üze eçüm apam Bumin kağan, İstemi kağan olurmış. Olurupan Türk
budunung ilin törüsin tuta birmiş (Ergin,1980/67) Üste mavi gök, altta yağız yer yaratıldığında,
ikisi arasında insanoğlu kılınmış. İnsanoğlunun üzerine atalarım Bumin kağan, İstemi kağan
oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini töresini tutuvermiş, düzene sokuvermiş."
Zamanı yaşayan, yani ölümsüz olan Tanrı aslında Gök Tanrı'dır. Mavi gök ile yağız yer
ve ikisi arasında insanoğlu da yaratılmıştır. Nasıl Gök Tanrı yeri, suyu,kutsal kılmış ve onları
düzenlemiş ise, aynı şekilde Bumin ve İstemi Kağanlar da Türk milletinin ilini töresini
düzenlemişlerdir
40.
Burada Eski Türkler'in dini olarak yaygın ve yanlış olarak bilinen "Şamanizm" hakkında
da Türdoğan şöyle demektedir: "Eski Türklerde dini inançlarla ilgili olarak bazı kültlere
rastlamaktayız ki, "Şamanizm" bunlardan biridir. Sosyoloji ve antropoloji açısından kült; bir
dinin ibadet ile birleşen uygulamaları ve merasimler kümesidir. Bu nedenle her hangi bir kült,
Dionysius kültüründe görüldüğü gibi, Tanrısal uygulama, eylem ve fikirler kümesini kapsar. Bu
nedenle, Şamanizm de bir din değil bir külttür
41."
Eski Türklerin büyük bir çoğunluğu Gök Tanrı dinine inanmakla birlikte, ilişkide
bulundukları milletlerin dinlerini de kabul etmişlerdir. Yukarıda da göstermeye çalıştığımız gibi,
dinsel bir eylem olan kurbanda bu dinlerin etkilerini takip edebiliyoruz.

a. Kanlı kurbanlar:

Kanlı kurbanların başında at gelmektedir. Yukarıda da izaha çalıştığımız gibi insanların
kurban olarak sundukları, sahip oldukları varlıklarla doğru orantılıdır. Bütün göçebe
topluluklarda olduğu gibi Türkler için de at en değerli hayvanlardan birisiydi. Savaşta ve barışta
devamlı at üzerinde olan Türkler ayrıca atın etinden ve sütünden de istifade ediyorlardı
42. Hal
böyle olunca Tanrı'ya sunulacak en değerli kurban da at olmaktadır.
Manas destanında bir çok yerde at kurbanı geçmektedir: "Manas'ın oğlu Semetey Talas'ta
Zülfikâr dağında oturan Bayoğlu Bakay'ı ziyaret eder. Bakay sevinir. Tanrı yoluna atlar kurban
eder.
43"
Yine Manas destanında Manas'ın ölümü üzerine yapılan cenaze töreninde at kurbanı öne
çıkmaktadır:" Manas öldükten sonra, dokuz gün bekletilir. Doksan kısrak kesilir. Dokuz-kat

kumaş halka dağıtılır.Daha sonra aynı cenaze töreninde altmış sayısı rol oynamaya başlar* .
Altmış gün bekletilir. Altmış kısrak kesilir ve ölü mezara konur. Bu suretle marasim biter
44".
Kurban edilen atlar çeşitli renklerdedir. Bunların başında ak, boz, sarı renkler
gelmektedir. Beyaz renkteki kurbanların iyi ruhlara/Tanrılara sunulduğunu daha önce
belirtmiştik. Beyaz at kurbanı hakkında Ögel şunları söyler: "Hıtaylar'da beyaz ata binerek,
beyaz tilki avlama merasimleri, beyaz atla beyaz öküzün Gök Tanrısı'na kurban edilmesi, bir
şehir zaptedildikten sonra, yine beyaz atla koyunların kurbanı, çok eski Türk-Moğol adetlerinin
bize gelen akisleridir
45."
Sarı at kurbanı ile ilgili olarak Ögel şunları nakleder: "Sarı at veya sarı inekle sarı
devenin kesilmesi de Türk mitolojisinin motiflerinden biridir. Sarı renkte hayvanların etlerinin
daha iyi vasıfta olduğundan mı; yoksa altın gibi sarı renklerin kutsal oluşundan veya soylu
tabakayı gösterdiğinden dolayı mı, büyük saygı ziyafetlerinde sarı hayvanların kesildiğini
biliyoruz
46."
Şaman ayinlerindeki at kurbanıyla ilgili olarak da Bilge Seyidoğlu şu bilgileri verir:"
Şaman ayinlerinde açık bir renk at kurban edilir. Eti bir merasimle ayine katılanlara dağıtılır. En
iyi parça da şamana kalır. Kurban edilmiş atın ruhunun şamanla birlikte gökyüzünde
dolaştığına ve üçüncü cennete ulaştığına inanılır
47."
At kurbanının dışında; sığır, keçi, koç, kuzu ve öküz de Eski Türkler'e göre makbul
kurbanlıklardır. Sığır kurbanı yayğın olarak Kazak-Kırgızlar ve Kırğızlar arasında
yayğındır.Sığır kurbanının (özellikle öküz) günümüze yansımasını Çankırı ili Ilgaz ilçesi Şeyh
Yunus köyünde yapılan ve yedi yılda bir tekrar edilen yedi öküz kurban etme merasiminde
izleyebiliyoruz
48.
Yakutlar'da şaman(oyun)lığa giriş törenlerinde yapılan dualarda; kafasının yarısı kara olan
beyaz inek ile kızıl ineğin kurban olarak sunulacağı şaman adayının dilinden anlatılmaktadır
49.
Eski Türklerdeki kurbanların renkleri hususunda gösterilen hassasiyet, günümüzde
kurbanlıkların süslenmesi, kınalanması şeklinde kendini göstermektedir.

b. Kansız kurbanlar:

Kansız kurbanların başında ruhlara bağışlanarak başıboş salıverilen "ıduk"lar gelmektedir.
Bu konuyu yukarıda açıkladığımız için tekrar etmiyoruz.
Kansız kurbanların bir türü de "saçı"(libation) dır. Bu dini terim bütün Türk boylarında
ortaktır. Moğollar'da "saçu" olarak geçmektedir. Kanlı kurbanlara tayılga yahut hayılga dendiği
gibi saçıya da saçılga yahut çaçılga denir. Göçebe Türk boylarında süt, kımız, yağ, bulgur
karıştırılmış süt saçı olarak kullanılan şeylerdir.
Mahiyet itibariyle saçı, olağanüstü güçlere sahip olduğuna inanılan iye ve ruhlara sunulan
ve onlar adına onların rızasını ve yardımını kazanmak için dağıtılan cansız nesnelere verilen bir
isim, öz itibariyle bir cins kurbandır
50.
Yeri geldikçe izaha çalıştığımız gibi Eski Türk inanışın izleri şekil ve mahiyet değiştirerek
günümüze kadar gelmiştir.Saçı, değişik söylenişleriyle saçılga veyahut çaçılga günümüzde
düğün adetleri bünyesinde kendini muhafaza etmiştir. Aşağıya alacağımız örneklerde bunu tüm
açıklığıyla görmemiz mümkündür.
Eskişehir Şükranlı'da gelinin oğlan evine getirilişi ile ilgili olarak şu pratikler
uyğulanmaktadır:"Gelin odasına alındıktan sonra yengeleri tarafından tuvalete götürülür.
Oğlanın arkadaşları da damadı bulunduğu yerden getirirler. Gelin tuvalete götürülürken damat
koşarak gelinin üstünden para ve "damat yemişi" denilen yemişi saçar. Kızın yanındaki
yengeler, yemişleri toplayarak içeri getirirler. Bunlar evde bulunanlara dağıtılır
51."
Niğde Kayırlı kasabasında uygulanan saçı töreni ise şöyledir:" Damadın evinin eşiğine
sıra ile bir koyun postu, bir sayacak, bir halat konulur. Gelin bunların üstünden atlayıp geçer ve
elindeki yağı kapıya yapıştırır. Geri dönerek yerdekileri toplar. Daha sonra su dolu testiyi
ayağıyla kırar. İçinde kuru üzüm, buğday, şeker karışımı bulunan bir tabak gelinin eline
tutuşturulur. Gelin bunları kadınların üzerine serpiştirir
52."
Bizim de Sivas merkez Esenyurt (Şimkürek) köyünde müşahede ettiğimiz saçı olayı şöyle
gerçekleşti: Gelinin oğlan evine gireceği yerin üst tarafında damat ve sağdıç yerlerini aldılar.
Gelin tam içeri gireceği sırada daha önceden hazırlanmış olan ve bir mendile konan para,
leblebi, üzüm gelinin başının üzerine damat tarafından saçıldı. Çevrede bulunanlar birbirleriyle
yarışırcasına bu saçılanları toplamaya çalıştılar.
Saçı sadece, düğünlerde değil hayatın her safhasında görülür. Çocuk dünyaya gelince, ilk
dişi çıkınca, ilk defa saç traşı olunca yapılan pratikler ile ölen bir kişinin ardından yapılan
yardımlar da saçı olarak değerlendirilebilir. Saçı giderek İslamiyet'in de etkisiyle "sadaka" ile
aynileşmiştir
53
Yatırlara, çalılara, ulu ağaçlara bağlanan bezleri de bu bağlamda birer saçı olarak
düşünebiliri
54.



c.Bazı kültlere bağlı olarak kesilen/sunulan kurbanlar:

Şaman-Kam dualarında kurban büyük bir yer tutar. Şamanlığı giriş merasiminde aday
şöyle dua eder: "İnsanlara öldürücü hastalıklar gönderen Bourma Lahaytoyon'a, karısı Bouray
Malay Hatın'a hizmet edeceğim. Çocukları yaşamıyanların çocuklarına ömür vermelerini
dileyerek kafasının yarısı kara olan beyaz ineği kurban sunacağım...
Yakut ulusuna kudretli demirciler bahşeden Kıtay Bahşı Toyon'a saygı göstereceğim.
Demirci hastalanırsa kızıl inek kesip kurban sunacağım; kurbanın cigerlerini ve böbreklerini
demircinin ocağına gömeceğim... İnsanlara akıl hastalığı gönderen Tamık Hatın'a hürmet
edeceğim. Onun rızası için dokuz kakum, dokuz sarı sıçan, dokuz kokarca, dokuz güvercin
azad edeceğim, kızıl inek kurban edeceğim
55."
Göktürkler'de dağ ve mara kültü önemli bir yere sahiptir. Mukaddes dağlar ve onların
ruhları adına çok muhteşem ayin ve törenler yapılırdı. Dağ âyini Koç ve Beltirler boylarında
"Tigir tayan" yani "Gök kurbanı", Sagaylar'da "Tağ tayanı" yani "Dağ kurbanı" şeklinde
isimlendirilmiştir
56.
Tölösler'de büyük dini merasimlerde gökle birlikte kutsal ruhlara bir çok at kurban
edilmiştir
57.
Bir Çin sülalesi olan Tobalar'daki göğe, yere ve han soylarının ruhlarına kurban
sunulduğunu biliyoruz. Göktürkler'de senenin belirli günlerinde ecdat (ata) mağaralarına
kurbanlar sunulmaktadır
58.
Eski Türklerdeki matem/yas törenlerine "yuğ" dendiğini biliyoruz. Biri ölünce dini ve
hukuki bir mecburiyet olarak bu yuğ töreni gerçekleştirilirdi." Bir kimse ölünce cesedi çadırının
içinde yere yatırılır. Bütün akrabası birer koyun, at veya sığır kurban ederler. Bunlar çadırın
haricinde yerlere serilir. Sonra hepsi atlar üzerinde feryatlar kopararak çadırın etrafında yedi
defa dönerler; ve kapıya gelince yüzlerini bıçakla yaralarlar; kan gözyaşlarına karışır. Cesedi
gömmek için uğurlu bir zaman seçilmesi âdettir. Bir kimse ilk baharda veya yazın ölmüşse,
yapraklar dökülünceye kadar, sonbaharda veya kışın ölmüşse yapraklar yeşerinceye kadar
beklenir. Evvela ölünün atı yakılır ve külü -ölüye ait diğer eşyalarla birliktte- cenaze ile beraber
gömülür; asıl defin günü tekrar kurbanlar kesilir, mezarın etrafı atlarla devrolunur ve mezarın
üstüne ölenin hayatta iken öldürdüğü düşman sayısınca taşlar veya heykeller dikilir ki bunlara

balbal* "derler. Bunlarda cenazeyi yakıp küllerini gömmek âdeti de vardır. Bu göçebelerin (Tukiie) itikadınca gerek eşya ve at gerek hayatında öldürdüğü düşmanlar öbür dünyada kendisine
hizmet etmekle mükelleftir
59".
Köprülü, "Sığır: dini sürgün avı" ve "Şölen: umumi ziyafetler"deki kurban motifi ile ilgili
olarak şunları söyler:" Türkler'de din, tabiatiyle, sosyal ve siyasi teşkilatlarının mahiyetiyle
mütenasib bir şekilde tecelli ediyordu. Onlar ayrı aşiretler halinde yaşadıkları zaman
"Totemizm" dinine salik idiler. Esasen "Totemizm", aşiretin daha küçük, çok küçük tek parçası
demek olan "Semiyye:Clan" dinidir. "Totem" her hangi bir aşiret parçasının kendisinin atası
saydığı ve ismini aldığı nebat veya hayvanın mabud tanınmasıyla belirlenmiş olur. Türklerin
avcılık devirlerine ait olan bu "Semiyye" teşkilatında semiyyeler totemlerinin etini yiyemezler,
yalnız yılda bir kere bir nevi ibtidai "Hac" ayininden sonra onu kurban ederek yerlerdi. İşte
Türklerde uzun müddet devam eden "Sığır:dini sürgün avı" ve "Şölen: umumî ziyafetler" bunun
kalıntısıdır
60."
Yazdıklarımızı özetleyecek olursak; evrensel bir ibadet olan kurbanın Türk mitolojisinde
çok önemli bir yere sahip olduğuru söyleyebiliriz.
Kaynakça:
Akyüz, Vecdi."İnsanlık Tarihinde Kurban İbadeti", (Bu makale, Ali Murat Daryal'ın
'
Kurban Kesmenin Psikolojik Temelleri' adlı kitabının 309-347 sayfaları arasındadır. bkz.
künye 5.)
Araz, Rıfat."Doğu ve Güneydoğu Anadolu Sûfîliği ile Yatır ve Türbelerin Çevresinde
Yaşayan Eski Türk İnançları",
Erdem, Atatürk Kültür Merkezi der.(Türklerde Hoşgörü
Özel Sayısı III)
, C.8, S. 24, Ocak 1996, s.783-827.
Aşkun, Vehbi Cem.
Sivas Folkloru, C.I, Kâmil Matbaası, Sivas 1940.
Atnur, Gülhan.
Ural Batır Destanı Üzerine Bir İnceleme, (Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi) A.Ü. Sos. Bil. Enst. Erzurum 1996.

Banarlı, Nihad Sâmi. Resimli Türk Edebiyatı Tarihi,C.I, Millî Eğt. Bak. Yay., İst.,
1971.
Cingöz, Meltem Emine. "Şükranlı'da (Eskişehir) Evlenme Ådetleri",
Türk Halk
Kültüründen Derlemeler 1992,
Kül. Bak. yay., Ank., 1992, s. 9-21.
Çınar, Ali Abbas.
Türklerde At ve Atçılık, Kül. Bak. Yay. Ank., 1993
Daryal, Ali Murat.
Kurban Kesmenin Psikolojik Temelleri, 2. bs. İst., 1994
Doğan, Mehmet Can. "Adama ve Adanma Biçimleri",
Dergâh Sanat Kültür Edebiyat
Der
., S. 76, C. VII, Haziran 1996, s. 15-16.
Eliade, Mircea.
Ebedi Dönüş Mitosu, Çev. Ümit Altuğ, İmge Yay., Ank., 1994.
Ergin, Prof. Dr.Muharrem.
Orhun Abideleri, Boğaziçi Yay., 8.bs. İst., 1980.
Eröz, Prof.Dr. Mehmet. "Türk boylarında 'Kansız Kurban' Geleneği",
Türk Kültürü, S.
211-212-213-214, Y. XVIII, May. Haz.Tem. Ağus., 1980, s. 17-22.
Fığlalı, Ethem Ruhi.
Geçmişten Günümüze Halk İnançları İtibariyle AlevilikBektaşilik, Ank., 1994.
Güngör, Harun-Mustafa Argunşah.
Gagauz Türkleri Tarih-Dil-Folklor ve Halk
Edebiyatı
, Kül. Bak. Yay. Ank.,1991.
İnan, Prof.Dr. Abdülkadir.
Tarihte ve Bugün Şamanizm, TTK.,Yay., 4.bs. Ank.,1995
Kalafat, Dr. Yaşar.
Doğu Anadolu'da Eski Türk İnançlarının İzleri, 2.bs. Ata. Kül.
Mer. Yay. Ank. 1995
Kolcu, Ali İnsan. "Niğde Kayırlı Kasabası Evlenme Ådetleri",
Türk Halk Kültüründen
Derlemeler 1992
, Kül. Bak.,Yay., Ank., 1992, s. 129-141.
Köprülü, Ord.Prof.M. Fuat.
Türk Edebiyatı Tarihi,3.bs. Ötüken Yay., İst., 1986.
Lıngs, Martin.
Hz.Muhammed'in Hayatı, Çev.Nazife Şişman, İz Yay., 3.bs. İst.,1995.Moğolların Gizli Tarihi, Çev. Prof.Dr.Ahmet Temir, TTK. Yay., 3.bs. Ank., 1995.
Ocak, Ahmet Yaşar.
Türk Folklorunda Kesik Baş, Türk Kül.Arş. Enst. Yay.,
Ank.,1989.
Ögel, Prof.Dr.
Bahaeddin, Türk Mitolojisi (Kaynakları ve Açıklamaları ile
Destanlar),
C.I, 2. bs. TTK. Yay. Ank., 1993
Seyidoğlu, Prof. Dr. Bilge.
Mitoloji Üzerine Araştırmalar Metinler ve Tahliller, A.Ü.
Fen-Edb. Fak. Yay., Erz.,1990
________."Mitolojik Dönemde At" ,
Folkloristik Prof.Dr. Umay Günay Armağanı,
Ank., 1996, s. 51-56.
Taner, Tarhan. "İskitler'in Dînî İnanç ve Ådetleri",
İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Dergisi., S.
23, Mart 1969, s. 145-169.
Tanyu, Prof. Dr. Hikmet.
İslamlıktan Önce Türklerde Tek Tanrı İnancı, Boğaziçi
Yay., İst., 1986.

Tezcan, Prof. Dr. Mahmut. "Çankırı'da İslam Antropolojisinden Bir Örnek: Yedi Yılda
Yedi Kurban",
Türk Halk Kültürü Araştırmaları 1993, Kül. Bak. Yay., Ank.,1993, s. 151-
152.
Togan, A. Zeki Velidî,
Oğuz Destanı-Reşiddin Oğuznâmesi, Tercüme ve Tahlili,
2.bs. Enderun yay., İst., 1982.
Turan, Osaman.
Oniki Hayvanlı Türk Takvimi, Dil ve Tarih-Coğ. Fak. Yay.
Cumhuriyet Matbaası İst., 1941.
Tümer, Prof.Dr. Günay- Doç.Dr. Abdurrahman Küçük,
Dinler Tarihi, Ocak Yay.,
Ank.,1988.
Türkdoğan, Prof.Dr. Orhan.
Türk Tarihinin Sosyolojisi, Turan Yay. İst., 1996.
Türk Mitolojisi'nde Kurban☺     Selahaddin Bekki

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pazırık Kurganları

Han Hanedanı.

Sarı İmparator