Türklerin Tang/T’ang Hanedanlığı Döneminde Çinliler Üzerindeki Siyasi ve Kültürel Etkileri

 










Türklerin Tang/T’ang Hanedanlığı Döneminde Çinliler Üzerindeki Siyasi ve Kültürel Etkileri 

Tang/T’ang Hanedanlığı, Göktürklerin büyük desteği ile kurulan bir devlet idi. Sui Hanedanlığı’nın son dönemlerinde, hanedanlığa bağlı çeşitli bölgelerde ayaklanmalar meydana geldiği zaman, Tai Yuan vilayetinin valisi Li Yuan, kendi adamlarından Liu Wen-jing’i Doğu Türk devletinin kağanı İşbara’ya gönderip, Sui Hanedanlığı’na karşı birlikte saldırmayı teklif etmişti.1 Li Yuan, Sui Hanedan ailesinden olup, onun asıl niyeti Sui Hanedanlığı’nı yıkmak değil, kendi istediği adamı tahta geçirmekti. Ancak İşbara Kağan, Li Yuan’ın kendisinin tahta geçmesi şartıyla yardım edeceğini bildirdi.2 Anlaşma gereği, Sui Hanedanlığı’ndan alınan topraklar Li Yuan’a ait olacak; ancak para, kıymetli eşya ve  kızlar İşbara Kağan’a verilecekti. Li Yuan “ Kağana baş koyup saygı gösterme ve bağlılık kuralını bozmama” konusunda İşbara Kağan’a söz verdi. Li Yuan Sui Hanedanlığı’na karşı 30 bin kişilik ordusuyla ayaklandığı zaman, İşbara Kağan ona yardım ve destek için 500 süvari ve 2000 at gönderdi.3 Sonuçta, ayaklanması başarılı olan, Li Yuan M. S. 617’de kendisini kağan ilan ederek Tang/T’ang Hanedanlığı’nı kurmuş ve Chang-an şehrini başkent yapmıştı. Li Yuan (Tang Gao-zu) tahta oturduğu dönemde Göktürklere karşı saygıda kusur etmemiş, hatta İşbara Kağan’ın elçisini kendi tahtına oturtmuştu.4 Tang/T’ang Hanedanlığı’nın ilk yıllarında, Çin’deki bazı idari ve askeri unvanlar Göktürk kağanlarının onayını aldıktan sonra verilebilirdi5 . 757 ve 762’de Tang/T’ang Hanedanlığı’nın 330 bin kişilik ordusuna kumandanlık eden An Lu-shan ve Shi Si-ming adlı komutanlar Türk asıllıydı.Bu komutanlar çeşitli nedenlerle 757’de ve 762’de Tang/T’ang Hanedanlığı’na karşı isyan ettiklerinde, Çinlilerin yardımına yine Uygur Türkleri koşmuş ve isyanı bastırarak Tang/T’ang Hanedanlığı’nı korumuşlardı.


O dönemde Tang/T’ang Hanedanlığı’nın değişik bölgelerine yerleştirilen Uygur Türklerinin sayısı da yüz binleri bulmuştu. Binlerce Uygur Türk ailesi, başkent Chang-an’a yerleşmişti. Sui ve Tang hanedanları dönemindeki pek çok siyasi ve askeri faaliyetlerde Türklerin6 ve Çinlileşmiş Türklerin etkisi büyüktü7 . Dolayısıyla Tang/T’ang Hanedanlığı’nın hükümdar sülalesinin nesebi de Türklerle karışmıştı8 . Hanedanlık yönetiminde görev alan 369 vezirin 36’sı Türk asıllıydı. Zira Tang/T’ang iktidarı büyük ölçüde yabancıların kuvvetine dayanıyordu.


Türklerin Tang/T’ang Hanedanlığı döneminde, Çinliler üzerindeki kültürel etkileri ise şaşırtıcı boyutlardaydı. Sinolog Edward Schafer’e göre, Türk kıyafetleri, Türk yemekleri ve Türk müziği Tang/T’ang Hanedanlığı toplumunda bir tutku hâline gelmişti. Özellikle Shen-yang ve Luo-yang Türk modasının en yaygın olduğu şehirlerarasındaydı. Toplumda Türk kıyafetleri taklit ediliyordu. Erkekler ve kadınlar sefere çıktıkları zaman, özellikle ata bindikleri zaman “Türk kalpağı” giyerlerdi. M. S. 7. yüzyılın ilk yarısında soylu hanımlar başörtüsü olan ceketleri seviyorlardı. Şapkası ve peçesi birlikte bulunan bu tür kıyafete o dönemde “mu-li” denirdi. Gerçekte bu, güneş ışığı ve yağmurdan koruyan şapkaya benzer bir kıyafet olup, yüz ve vücudun büyük bir kısmını örterdi. Bu, kibirli hanımların hem kimliğini saklamalarını sağlar hem de onları kaba insanların meraklı nazarından korurdu. M. S. 8. yüzyılın ilk yarısında, kadınlar başlarına Türk kalpağı giyer, hatta güzel makyajlı yüzlerini ortaya çıkarıyorlardı. Çin’deki erkekler ata binerken Türk erkekleri gibi kıyafet ve çizmeleri giyerek, sokaklarda kamçı çalıp at koşturuyorlardı. M. S. 8. yüzyılda saray hanımları arasında “Uygur saç modeli” yaygınlaşmıştı. Türk yaşam tarzını takip etme uğruna bazı soylular pek de rahat olmayan çadır hayatına katlanıyor, hatta şehir içine bile çadır kuruyorlardı. Şair Bai Ju-yi, kendi avlusuna iki gök çadırı kurdurmuştu. Misafirlerini çadırda ağırlar, onlara çadırın yararlarını anlatırdı. Şehirdeki çadırlarda ikamet edenlerin içerisinde en ünlülerden biri, Yüce İmparator Tang Tai-zong’un oğlu Li Cheng-qian idi. Veliaht Cheng-qian gündelik yaşamın her alanında Türkleri taklit etmeye çalışırdı. O, sadece Türkçe konuşurdu Çince konuşmazdı. Üstelik sarayına resmi işlerin de yürütüldüğü gerçek bir gök çadırı kurdurmuştu. Kendisi de gerçek Türk kağanı gibi giyinir, çadırın önündeki kurt başlı bayrağın altında oturur, haşlanmış kuzu etlerini bıçağıyla sıyırarak yerdi. Ona hizmet eden köleler de Türk elbisesi giyerlerdi. O dönemde, Tang/T’ang Hanedanlığı’nın tebaası dışarıdan gelen yiyecekler arasında, en yaygın olarak değişik biçimlerdeki küçük “Türk Börekleri”ne düşkün idi. Bunların içerisinde susamlı “zheng-bing”(aralarına yağ sürülerek yapılan bir tür katlama börek) ile “jian-bing” Çinlilerin beğenisini kazanmıştı. O dönemde Türkçe konuşmak da popüler olmuştu. Tang/T’ang Hanedanlığı mensuplarından bazı kişiler Türkçe konuşuyorlardı, hatta o dönemde aydınlar arasında kullanılan “Türkçe-Çince Sözlük” bulunuyordu. Ayrıca Tang/T’ang Hanedanlığı’na ait bazı şiirlerde, Türk şarkılarının Tang şiiri üzerindeki etkileri degörülüyordu. Tang/T’ang Hanedanlığı dönemindeki bu Türk modasından rahatsız olan bazı kişiler de vardı. Tang/T’ang Hanedanlığı fermanla Çinlilerin Türk taklitçiliğini yasaklamaya çalıştıysa da bir faydası olmamıştır


  Tang/T’ang Hanedanlığı döneminde Türklerin Çin kültürünü etkileyen örf ve âdetlerinden biri kartal ve şahinle avlanma idi. Tang/T’ang Hanedanlığı imparatorlarından Tang Tai-zong ve Tang Xuanzong kartalla avlanmaktan büyük zevk alıyorlardı.


Üzüm ve üzüm şarabı da Tang/T’ang Hanedanlığı döneminde Çinlilere intikal etmiş en önemli Türk ürünü idi. O dönemde Romalılar, Araplar ve Batı bölgesindeki (Türkistan’daki) Uygurlar, üzüm yetiştirme ve üzüm şarabı yapma konusunda usta idiler. Tang/T’ang Hanedanlığı Türkistan’ı (Çinlilere göre Batı bölgesi) istila ettikten sonra, Koçu devleti Tang/T’ang sarayına üzüm ve üzümden üretilmiş çeşitli ürünleri göndermeye başlamıştı. Şarap üretiminde kullanılan üzüm türü de bu dönemde Tang/T’ang Hanedanlığı’na getirtilmişti. Bu üzüm, ünlü “Ma nai-zi” (at sütü) adı verilen üzümdür. Bu üzüm türü, M. S. 647 yılında, Türk yabgusu tarafından Tang/T’ang imparatoruna hediye edilmişti. Tang/T’ang Hanedanlığı’na Türkistan’dan sadece üzüm ve üzüm şarabı gelmemiş, aynı zamanda şarap üretim teknikleri de gelmiştir

Tang/T’ang Hanedanlığı döneminde, Türklerin Çinlilere öğrettikleri en önemli ekonomik sektörlerden biri pamukçuluktu. Doğu Türkistan’da M. S. 6. yüzyılda pamuk üretiliyordu. Koçu’da (Bugünkü Turfan Bölgesi) üretilen pamuk Tang/T’ang Hanedanlığı’nda ünlüydü. Koçulular pamuk eker, pamuktan ip yapar, kumaş dokur ve bunları Tang/T’ang Hanedanlığı’na götürüp satarlardı. Koçu’nun istila edilmesiyle, pamuk üretimi Tang/T’ang Hanedanlığı’nda da başlamıştır.1


M.S. 7. yüzyılın ortalarında, Tohri prensi Tang/T’ang Hanedanlığı sarayına iki adet özel “ma-nao kandil ağacı” hediye etmişti. “Ateş ağacı” da denen bu yapma ağaç, Tang/T’ang Hanedanlığı’nda en coşkuyla kutlanan yeni yıl bayramında kullanılıyordu. Üç gün süren bayramda her aile süslü kandiller asardı. Bu âdet, Batı bölgesinde eskiden beri kutlanan yeni yıl bayramından gelmişti. Koçu’daki Tang/T’ang dönemine ait resimlerde de bu manzara görülmektedir. M. S. 6. yüzyılda bu tür kutlama âdeti Çin’e ulaşmış, bayramın tarihi de yeni yıldan ayın on beşine, yani ayın dolduğu geceye alınmıştır


Ortaçağda, Çin’de altın sikke yoktu. M. S. 6. yüzyılda, Tang/T’ang Hanedanlığı’nda Türkistan bölgesinin, özellikle Kuça’nın altın ve gümüş sikkeleri rağbet görüyordu. M. S. 7. ve 8. yüzyılda, Türkistan’daki devletlerde bu tür altın ve gümüş sikkeler kullanılıyordu. İnsanların ellerinde Roma, Fars ve Bizans sikkeleri bulunuyordu. Koçu’da bulunan bir erkek cesedin ağzındaki gümüş sikke de bunu teyit etmektedir. Bu sikkenin bir yüzünde Ahura Mazda’nın, diğer yüzünde ise Halife Muaviye’nin adı bulunmaktadır. Bu sikkeler, o zamanlar Çinlilere çok ilginç geliyordu


Tang/T’ang Hanedanlığı döneminde, Türkistan’da müzik çok gelişmişti. Tang/T’ang Hanedanlığı sarayında Türkistan’dan davet edilen çok sayıda müzik ustası bulunuyordu. Dolayısıyla, o dönemde müzikte kullanılan nota sistemi de Çin’e Türkistan’dan girmişti.16 Yabancı müzisyenler, yani müzik icracıları, şarkıcılar, dansözler ve bunların getirdikleri çalgı aletlerinin Çin müziği üzerindeki etkisi çok büyük olmuştur. Çin’de Türkistan bölgesinin müziğine olan rağbet Sui hanedanlığı döneminde en üst seviyeye ulaşmış ve bu eğilim Tang/T’ang Hanedanlığı dönemine kadar devam etmişti


Tang/T’ang Hanedanlığı döneminde, Çin müziğini derinden etkileyen müzik Kuça müziği idi. Özellikle Kuça müziği içerisindeki “Tef Dansı Melodisi” çok seviliyordu. Kuça çalgı aletleri de Çinlilerce çok sevilmişti. Kuça müziğinde en önemli çalgı aletlerinden biri, “dört telli pipa” idi.


Tang/T’ang Hanedanlığı dönemi pop müziğindeki 28 oktav, “dört telli pipa”nın icra tekniği ve melodisi temelinde kurulmuştu. “Bili” ve “düz ney” Kuça müziğinde önemli yere sahipti. Dolayısıyla bu iki çalgı aleti de Tang/T’ang Hanedanlığı döneminde çok yaygındı. Ancak Kuça müziğinde, Çinlilerin en çok sevdiği gövdesi küçük, boyalı “keş davulı”18 idi. Tang/T’ang Hanedanlığı döneminde Kuça müziği ile Çin müziğinin sentezinden ortaya çıkmış olan “Xi-liang Müziği”, 8. ve 9. yüzyıl şairleri tarafından çok övülmüştür

Tang/T’ang Hanedanlığı döneminde kuzeylilerin müziği askeri müzik ile sınırlıydı. Boru, kös ve zil gibi çalgı aletleriyle icra edilen bu müzik insanı coşturduğu için saraydaki törenler ve zafer kutlamaları için uygundu

Tang döneminde bazı müzikler Japonya’ya kadar ulaşmıştı. Bunların içerisinde, en ilginç olanı “Su-muz.”21 oyunudur. Bu kışın gelmesiyle icra edilen bir dans çeşididir. Bu dans, bir grup çıplak Türk ve Çinli genç tarafından icra edilirdi. Onlar yüzlerine maske takarak davul, pipa, kong-hou gibi çalgı aletlerinin eşliğinde zıplayarak dans ederler, birbirlerine soğuk su serperler, hatta yoldan geçenlere de su saçarlardı. Bu oyun, kaba görüldüğünden, M. S. 714 yılından itibaren Tang Xuan-zong tarafından fermanla yasaklanmıştır

Tang/T’ang Hanedanlığı döneminde, sihirbazlık, ip can bazlığı, ateş yutma ve cüce oyunu gibi çeşitli oyunları oynayanlara “san-yue” (rakkas) denirdi. Türkistan ve Hindistan’dan gelen pek çok rakkas, Tang/T’ang Hanedanlığı’nın çeşitli bölgelerindeki şehirlerde bulunuyordu. Liang-zhou ve Luo-yang gibi yerlerdeki Mani tapınaklarında belirli günlerde sihirbazlık gösterisi yapılıyordu

Çin’de deri ve kâğıttan yapılan gölge oyunları varsa da, iple kukla oynatma tekniği M. S. 7. yüzyılda Türkistan’dan gelmiştir


Çinlilerin bugün de çok rağbet gösterdiği yeşim taşı Doğu Türkistan’ın Hoten bölgesinden temin edilmiştir. M. S. 8. yüzyılda, Tang imparatoru bir elçiyi Hoten’e gönderip yeşim taşından yapılmış çeşitli ürünler getirtmiştir25. Bilindiği gibi, İpek Yolu’ndan önce Doğu Türkistan ile Çin arasında “Yeşim Taşı Yolu” vardı. Hoten bölgesindeki Yorungkaş Deryasından (Yorung < Ürüng “ak, beyaz”. Kaş “süs taşı”) çıkan yeşim taşı Doğu ve Batı bölgelerine götürülüp satılıyordu. Bu taşın Çinliler için çok özel anlamı bulunmaktaydı.









































Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ASLAN ŞEHRİ - LİON CITY

Pazırık Kurganları