Klasik Çin Düşüncesinde Çinli ve Ötekiler Bugünkü Çin Halk Cumhuriyeti’nin bulunduğu Çin anakarasında, çok kadim tarihlerden beri farklı etnik kökenlere mensup, birbirinden farklı kültürleri yaratan ve yaşatan çok sayıda insan topluluklarının yaşamış olduğunu bizzat Çince kaynaklar teyit eder.













Klasik Çin Düşüncesinde Çinli ve Ötekiler Bugünkü Çin Halk Cumhuriyeti’nin bulunduğu Çin anakarasında, çok kadim tarihlerden beri farklı etnik kökenlere mensup, birbirinden farklı kültürleri yaratan ve yaşatan çok sayıda insan topluluklarının yaşamış olduğunu bizzat Çince kaynaklar teyit eder. Çince Kaynaklar, bundan 2000 sene öncesinde bugünkü anlamda “Çinli- 汉 族” olmadığını, fakat zamanla farklı kökenlerden kabilelerin çeşitli nedenlerden ötürü birbirleri ile karışarak bir birlik teşkil ettiğini kaydetmiştir. Çinli, işte bu çeşitli kavimlerin ve kabilelerin kaynaşması sonucunda ortaya çıkmış bir kültürel birlikteliktir (Eberhard 1995: 1). Başka bir deyişle, 3000 sene öncesinden başlayarak Sarı Irmağın orta kesimlerinde ortaya çıkan çok sayıda farklı topluluklar birleşerek veya kaynaşarak bir çekirdek oluşturmuşlardır. İşte bu çekirdek zamanla Huaxia diye anılmıştır (Fei, 1999: 4).

Kendini Tanımlama: 
Huaxia, bugünkü Çinlilerin ataları var sayılan, eski dönemlerdeki insan topluluklarının genel adıdır. Günümüzde ise, dünyada genelinde Çince konuşan ve Çin milliyetinden olan kimselerin (genellikle) kendi kendini adlandırması olup bir tarz grup içi isimlendirmedir. Ünlü sosyolog ve etnolog Fei Xiaotong’a göre (1999: 4), “bundan 3000 sene öncesinde, Sarı Irmağın orta kesimlerinde yaşayan birçok milliyetler birleşerek tedricen kaynaşmış ve nihayetinde bir çekirdek oluşturmuşlardır. Bu çekirdek zamanla “Huaxia” diye anılmıştır. Tıpkı kar topu yuvarlandıkça büyüdüğü gibi, Huaxialar da çevresindeki yabancı halkları sürekli olarak bu çekirdeğe çekmiştir. Sarı Irmak ile Uzun Irmağın orta ve aşağı kesimlerindeki doğu Asya düzlüğünü ele geçirdikten sonra, (bu kar topu gibi büyüyen Huaxialar) başka milletlerce Hanzu (汉族) diye anılmaya başlanmıştır”

Huaxia adı ile anılan bu insan topluluğunun yoğun olarak yaşadığı bölgeler, yine bu grup tarafından Zhongyuan (中原)
 olarak adlandırılmıştır. Zhongyuan’ın sözlük anlamı “Orta Düzlük, Orta Ova” manasında olup günümüzdeki Henan eyaleti merkez olmak üzere Sarı Irmağın orta ve aşağı vadisindeki tarıma elverişli bölgelerin genel adıdır. Zhongyuan, sadece tek bir coğrafî kavram değildir. Aksine, Sarı Irmağın orta ve aşağı kesimlerindeki sarı topraklarda tarım kültürüyle uğraşarak “Huaxia Uygarlığı”nı yaratmış olan insanlara da gönderme yapar (Wang, 2001: 43). Dolayısıyla Zhongyuan, Han Çinlileri için ana yurttur ve Çin medeniyetinin beşiğidir. İster klasik çağda olsun ister modern çağda, Zhongyuan Çin literatüründe çok sıklıkla tekrarlanır ve Çin ile eşanlamlıdır. Aynı zamanda, Zhongyuan Çinlilere göre, Cihan’ın merkezidir3. Çin’e yabancı olanlar açısından çok ilginç bir durum da söz konusudur. İlginç olan bu durum ise, Çin resmi tarihçiliğinde Çin tarihi olarak gösterilen ilk üç sülale Xia (夏, Takriben 2100-M.Ö.1600), Shang ( 商 , M.Ö. 1600-M.Ö.1050) ve Zhou ( 周 , M.Ö.1046-M.Ö.256) sülalelerinin Zhongyuan’da kurulmamış olmasıdır. Bu sülaleler, ancak genişleme evresinde Zhongyuan’ı sınırları içine almışlardır. Örneğin, Xia sülâlesinin kurucuları Doğu Yi (东夷) 4


değil, aksine Batı Rong’lar ( 西 戎 ) 5 idi. Zhou sülâlesinin kurucuları da Batı Qiang (西羌) 6 olup sonraları Huaxiaların içinde erimişlerdir (Wang, 2001: 43). Bu tarihten itibaren farklı uluslar kaynaşarak bir taraftan Çin uygarlığını yaratmış, diğer taraftan Huaxialar yavaş ama istikrarlı bir şekilde çevresindeki yabancı kavimleri Huaxia kültürü ve değerleri ekseninde eriterek melez bir Çin milletini inşa etmiştir. Farklı kavimlerin Huaxia’laşma süreci, Han sülalesi (M.Ö. 206-M.S. 220) döneminde hızlanmış, Tang dönemindeki (618-906) nispeten hoşgörülü kültürel çoğulculuğun kaynaştırıcı özelliğiyle devam etmiş, Moğollar döneminde (1279-1368) yavaşlamış fakat Moğolların yerine gelen Etnik Çinliler tarafından kurulan Ming döneminde (1368-1644) icra edilen dayatıcı Çinlileştirme politikalar ile üst seviyede devam etmiştir. Ming döneminin ortalarına gelindiğinde, Zhongyuan ve çevresinin Huaxia’laşma süreci tamamlanmıştır. Ming sülalesini yok ederek Çin’de Qing imparatorluğunu (1644-1911) kuran bir diğer Altay milleti olan Mançular, Ming Sülalesinin politik sınırlarına Mançu, Moğol, Türk, Tibet bölgelerini dahil etmekle kalmamış, Çin’in kültürel sınırlarının bu bölgeleri içine almasına olmuştur. Bu bağlamda Mançuların da kendilerinin kültürel olarak yok olduğu ve  Çinlileştiğini hatırlamak yerinde olsa gerek.

Han sülâlesi (M.Ö. 206-M.S. 220) döneminden itibaren Huaxialar kedilerini daha çok Hanren (汉人) yani Hanlılar (汉 Pinyin yazısı ile “HAN” yazılsa da okunuşu “Hen” şeklindedir. Dolayısıyla Henliler olmalıdır), Han milleti şeklinde isimlendirmeye başlamıştır. Yani ilk olarak “Han” adı, Han sülâlesi döneminde, resmî topluluk ve sülâle adı olarak ortaya çıkmıştır. Çünkü, Han sülâlesinin yöneticileri tarafından uygulanan kültürel farklılıkları ve çeşitlilikleri yok edici politikalar sonucunda, Han sülâlesinde sosyal ve kültürel olarak nispeten homojen bir Han topluluğu ortaya çıkmıştır. Bu topluluk daha sonra Hanren (Hanlılar) adını almıştır (Tian, 1984: 76-77). Bu dönemlerden itibaren, “Han” adını alan Çinliler, sürekli olarak Çinli olmayanları asimile etmiş ve sayısal olarak büyümüştür. Egemen olduğu sınırlar içinde, kendi kültürünün tam egemenliğini sağladıktan sonra, Çinli olmayan “Çevre” bölgelere taşarak, merkez Çin bölgesi (Zhongyuan) ile Çinli olmayan “Çevre”nin, Çin ile bağlantısını ve Çin’e bağımlılığını pekiştirmenin yollarını aramıştır. Çabalar genellikle geç de olsa sonuç veriyor ve “Çevre”nin merkezileşmesi sağlanıyordu. Bir “Çevre” Çinlileşince, “Çevre” ikinci bir kuşağa taşınır ve bu Çinli olmayan “Çevre”nin bir önceki “Çevre” gibi merkezileştirilmesine çalışılırdı (Fei, 1999: 4).


Görüldüğü gibi, Çin tarihinin ilk dönemlerinden itibaren önemli tarihî olaylara imza atmış olan grupların çoğu aslî Çinlilerden olmayıp sonradan Huaxialaşan ya da Huaxia kültürü ve değerlerini önemli ölçüde benimsemiş olan yabancı gruplar idi (Xu, 1962: 54). Fei Xiaotong’un belirttiği gibi Çinlilik aslında bir kar topu gibidir. Çevresindeki yabancıları kendine yapıştırmak suretiyle büyüyen, çekirdeğinde Huaxialığın bulunduğu, politik sınırları içinde kalan öteki yabancıların sosyal ve kültürel olarak asimile edilmesi sürecidir.













Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pazırık Kurganları

Han Hanedanı.

Sarı İmparator