CENGİZ HANIN TÜRKLÜĞÜ -TÜRK MOĞOL İMPARATORLUĞU

 


CENGİZ HANIN TÜRKLÜĞÜ -TÜRK MOĞOL İMPARATORLUĞU
Cengiz Han nın Türk olarak bilindiği ama kabul edilmeyişinin yada Türk olarak gösterilip sahip çıkılmamasının nedeni olarak Müslümanlara açtığı savaşlar ve galibiyetlerindendir . Bu konuda birçok saptırma yapanlar var Cengiz Han a düşman kesilenler var. Bunu yapanlar ya gerçekleri bilmemekte, kabul etmemekte ya da Türk düşmanı. Buna benzer düşmanlıklar Timur (Temur) a da yapılmaktadır. Halbuki Cengiz (Çengiz) ve Timur (Temur) da bizle aynı soydandır hatta atalarımızdandır.
Batı’nın Cengiz Han ve Emîr Timur’a karşı açtığı bu kabil kampanyaların,
Türklüğün tam bir çöküş devri olan 18. ve 19. yüzyıl boyunca alabildi-
ğince bir sür’atle devam etmesi, aynı zamanda peşinden bir “Türk düşmanlığı”nı da getirmiştir.
1-
Türkler’le Moğollar aynı kökten gelen iki kardeş millet olmakla beraber Çengiz Han, Moğol değil, Türk’tü. Çengiz’in Türklüğü tarihî geleneklerin dışında tarafsız çağdaş Çinlilerin tanıklığı ile de sabittir. Profesör Zeki Velidi Togan, 1941′de yayınladığı “Moğollar, Çengiz ve Türklük” adlı küçük eserinde, (s. 18) ve 1946′da yayınladığı “Umumî Türk Tarihine Giriş” adlı büyük ve değerli eserinde (s. 66) Çengiz Kaan’ı 1221′de ziyaret eden Çao-hong adlı bir Çin elçisinin verdiği bilgiyi nakletmiştir. Bu elçi, Çengiz’in eski Şato Türklerinden indiğini gayet açık olarak belirtmiştir. Şatolar ise, bilindiği üzere eski Gök Türkler’den inen büyük bir uruktur. Çengiz’in tipi hakkındaki tarihî bilgiler de (uzun boy, kumral saç, beyaz ten, yeşil göz) eski Gök Türk kağanlarınınkine uymaktadır. Çengiz’in aile adı olan “Börçegin”, “Börü Tegin’in Moğolca söylenişinden ibaret olduğu gibi “Çengiz” kelimesi de “Tengiz” yani “Deniz” kelimesinin Moğolca söylenişinden başka bir şey değildir. Türkçe’de “t” ile başlayan kelimelerin Moğolca’da “ç” ile başladığını Altay dilleri uzmanları söylemektedir.
Çengiz’in ailesi hiç şüphesiz eski Türk devlet geleneğine uygun olarak çok eski zamandan beri Moğollardan bir kısmı üzerinde (belki de Moğollaşmış Türkler üzerinde) beğlik eden bir Eçine Hanedanı kolu idi. Bu hanedanda Türk geleneklerinin devam etmekte olduğu Çengiz’in oğullarından Çağatay ve Ögedey’in adlarından gözükmektedir. “Çağa” ve “Öge” bilindiği üzere, Türkçe kelimelerdir.
2-
Cengiz Han Devleti tarihini araştıran her Türk tarihçisi orada
Türk kültürüne ait unsurların varlığını kolaylıkla fark edebilir. Bizim bu
çalışmayı yapma nedenimiz Moğolların Gizli Tarihi adlı eser olmuştur.
Eserin Uygur alfabesiyle yazıldığı düşünülen aslı tam metin halinde
bulunamamış ve Çin işaretleriyle yazıldığı anlaşılan Moğolca, “Mangholun
Niuça Tobça’an” 1946 yılında Ahmet Temir tarafından Türkçe’ye
çevrilmiştir. Bu eserin yazarı bilinmemekle beraber içindeki ifadelerden
1240 yılında yazıldığı anlaşılmaktadır. “Moğolların Gizli Tarihi”,
Moğollar hakkında yazılan pek çok eserin ana kaynağı hükmündedir.
Bu eser Cengiz Han’ın kendi soyunu, hayat hikayesini, dini anlayışını
ve hakimiyet düşüncesini anlatan en önemli kaynaktır. Bu kaynaktaki
bilgiler dikkatle tetkik edildiğinde Cengiz Han devletinin Türk
devletlerinin özellikle de Gök-Türklerin kültürel mirası üzerinde
yükseldiği kolaylıkla fark edilecektir..(Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/4, Fall 2012, p. 2441-2455, ANKARA-TURKEY
CENGİZ HAN’IN DEVLETİNDE TÜRK KÜLTÜRÜNÜN ETKİSİ
VE KATKISI
İbrahim ONAY )
3-
Kurduğu devlet ve idealleri tamamıyla bir Türk devletidir ( aynı eser 1.s )
4-
Hun, Göktürk ve Uygur devletlerinin birikiminden istifade eden
Cengiz Han adı geçen devletlerin cihan hakimiyeti fikrini de iktibas
etmişti. Bunun en belirgin ipuçları Cengiz Han’ın kendi soyunu GökTürk’lerin
kutsal atası Borteçina’ya yani Bozkurt’a dayandırmasında
görmekteyiz. Cengiz Han’ın kendini evrenin hakimi sayması ve bu
hakimiyetinin meşruiyetini ilahi kaynaklara dayandırması Hun ve GökTürk
devletlerinin özünde bulunan bir esastır.
5-
Cengiz Han’ın yasaları olarak
bilinen Töresinin kaynağı da Türk kökenlidir. Yine aynı şekilde devlet
yönetimiyle ilgili yasa, töre, ulus, bayrak, yasa gibi kavramların
Türkçeden Moğolcaya geçtiği bilim adamlarınca iddia edilmektedir.
Cengiz Han’ın devlet merkezi olarak Hun, Gök-Türk ve Uygurların
başkenti Ötüken’i yani Türklerin kutlu vatanını seçmesi de bir tesadüf
değildir. Bilge Kağan’ın Orhun abidelerinde Türk milletine vasiyet ettiği
“Ötüken ormanı memleket tutulacak yer imiş” nasihatini Cengiz Han
dinlemiştir.
6-
Cengiz Moğolları Türk kültürünü, destani ananelerini, Uygur yazısını ve birçok
müesseseleri Uygurlardan alırken memurları ve divan teşkilatı ile birlikte cihan hakimiyeti
fikirlerini de iktibas etmişlerdi. (Turan, 2002: 851)
7-
Türk ve yeni Moğol ailelerinin isimlerinin karşılıklı
olarak iç içe geçmiş bir biçimde göründükleri bir soy ağacı hazırlamışlardı. Böylece Moğolların
soy ağacı, Borcigenelerin kökenini yani XI.yy. da eğemen olan Moğol ailesini, Türklerin efsanevi
ataları Burte-çino”ya “bozkurt” a dayandırıyordu. (Cahun, 2006: 132)
8-
r. Türklerde cenaze ve defin törenlerinde gördüğümüz uygulamalardan
biri, ölü aşı olarak adlandırdığımız Kaşgarlı‟nın tarifiyle “yuğ basan”, denilen ve ölü gömüldükten
sonra yenen yemekti. (Kaşgarlı Mahmud, 2006, C.I: 398). Kaşgarlı bu geleneği “yog” olarak da
nakletmiş ve “ölü gömüldükten sonra üç yahut yedi gün sonra verilen yemek” olarak tarif etmiştir.
(Kaşgarlı Mahmud, 2006,c.III: 143). Cüveyni‟nin naklinden Cengiz Han‟ın ölümünden sonra Türk
kültür geleneklerinin uygulandığını anlıyoruz. Zira Cengiz Han öldükten sonra, Cengiz Han‟ın
ruhu için yemek yapıp dağıttılar. (Cüveyni, 1999: 186). Ayrıca Cengiz Han için mezara üç gün
yiyecek gönderildiği, üç ay ağıt yapıldığı, cenaze alayının ölümün üçüncü gününde hareket ettiği
ve üç yıl boyunca her gün kurban kesildiği bilinmektedir. (Barthold, 1947: 530).
9-
Gök-Türkler, doğan güneşi üç veya dokuz defa selamlarlardı. Günün başka zamanlarında
ise, sadece doğuya selam vermek, yine güneşi selamlamak anlamına geliyordu. (Ögel, 1971, c.I:
124). Aynı inancın devamını Cengiz Han‟ın hayatında da görmekteyiz. Moğolların Gizli Tarihinde:
Merkitlerin elinden tutsaklıktan kurtulan Cengiz, Burhan Dağ‟ında saklanmış, düşmanları gidince
dağdan inerek kemerini boynuna ve Şapkasını koluna asarak güneşe karşı dönerek ve eliyle
göğsüne vurarak, güneşe karşı dokuz defa diz çöküp tövbe, istiğfar etmiştir. ( MGT, 1995: 40-41).
10-
Cengiz‟in zamanında, resmi kanun Türk töresinden ibaretti.
Cengiz hükümetinin törecisi‟de (Vezir?) Dokuz Oğuzlardan “Ye-lu TaĢi” adli bir tigin idi.
(Gökalp, 1976: 27)
11-
Türk geleneğine göre ve Orhun yazıtlarında defalarca belirtildiği üzere,
Ötüken mıntıkasını elde tutan Türk kağanı, bütün Türk uruğlarının başı sayılırdı. “ Ötüken ormanı
memleketi idare edecek mahaldi.” Uygurların baskısı altında Göktürk uruğları “Ötüken yırı”
bırakıp gitmek zorunda kaldılar. Bu suretle yeni kurulan “Uygur Türk Kağanlığı” esas itibarıyla
yine Gök Türk Kağanlığının devamından başka bir Şey değildi. Değişen Şey ancak sülale ve hakim
duruma geçen yeni uruğlardı. (Kurat, 1952: 52) Ötükenin, Türk kültüründe ve zihninde yer ettiği
jeopolitik değer, dini anlam ve kozmik değeri nedeniyle her Türk uruğu Ötükeni ele geçirmek ve
dünyayı buradan yönetmek istemiştir. Bizce yine aynı sebepten Cengiz Han‟ın kurduğu Moğol
imparatorluğu da, biraz geliştikten sonra, başkentlerini buraya taşımışlardı. (Ögel, 2003: 2)
12-
Zaten çocuklarının ikisine taktığı isim Türkçe kökenlidir. (Çağatay ve Ögeday – “çağ” ve “öge”) Cengiz Han nın evlatlık ve aslen Türk oluşunu Çin kaynakları da doğrulamakta.
Bir de şu mesele vardır: Cengiz Han, bugünkü Afganistan’da kendisini ziyeret eden Kadı Vahideddin Fuşanci’ye ”Peygamberiniz Hz.Muhammed her şeyi önceden bilmiş diyorsunuz; bizim için de birşeyler söyledi mi ?” diye sormuş; kadı da ”Uturkû al-Turka mâ tarakûkum, yani Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayınız” demiş olduğunu nakletmiş ve Cengiz Han da bunun çok bilgece bir söz olduğunu söyleyerek kendisinin Türk olduğunu belirtmiştir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pazırık Kurganları

Göç Destanı

ORTA ASYA OĞUZ BOYLARI TARİHİNİN BAZI MESELELERİ Prof.Dr.Sergey G. AGACANOV